Son Haberler

“Deprem Öncesi Tüm Binaları Dönüştürmek İstiyoruz”

Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Alemdar, Aralık Ayı Olağan Meclisi'nde...

Büyükşehir’den Önemli Açıklama

Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan açıklamada, “Büyükşehir Belediye Başkanımız Yusuf...

Sakarya Üniversitesinde İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimiyle Farkındalık Artıyor

Sakarya Üniversitesi Personel Daire Başkanlığı Hizmetiçi Eğitim Şube Müdürlüğü...

İnsanı ayakta tutan ruh ve akıldır

Kategoride Diğer

SUBÜ Konuşmaları’nın 28’inci konuşmacısı olan İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Su Vakfı Eski Başkanı Prof. Dr. Zekâi Şen, “İnsanı ayakta tutan ruh ve akıldır. Ruhun ilacı inanç, aklın ilacı bilim, bedenin ilacı ise gıdalardır. Benden bir tavsiye istenirse öncelikle ruhunu güzelleştir derim. Ruh geliştirildiği zaman zaten o akla hitap eder. Bilim de sanat da müzik de ne istenirse hepsi ruh ve aklın ortaya çıkardığı ortak verimlilikle oluşur” dedi.

Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ Konuşmaları’nın 28’inci konuşmacısı ‘Türkiye’de Bilim ve Suyun Geleceği’ başlıklı söyleşiyle İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Su Vakfı Eski Başkanı Prof. Dr. Zekâi Şen oldu. Moderatörlüğünü SUBÜ Bilimsel Yayınlar Koordinatörü Dr. Öğretim Üyesi Caner Erden’in yaptığı söyleşide; bilim tarihsel olarak ortaya çıkış süreci, İslâm dininin bilimin ortaya çıkışında ve gelişiminde etkisi, akıl ve ruhun bilimsel faaliyetler için önemi, iklim değişikliği, suyun serüveni ve Türkiye’de kuraklık riski gibi konular ele alındı. Ayrıca YouTube üzerinden söyleşiyi izleyenler tarafından yöneltilen sorular cevaplandırıldı.

Bilimsel bilgilere ulaşmada geometri önemli

Tarihe bakıldığında Anadolu coğrafyasından dünyaya hem bilimsel, hem kültürel hem de medeniyet açısından bambaşka katkılar olduğunu kaydeden İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Su Vakfı Eski Başkanı Prof. Dr. Zekâi Şen, “Batı kültürü insanın bilgisiz bir şekilde yaratıldığına inanır. İnsanların şimşeklerden, gök gürültülerinden kendini korumak için bir takım bilgilere sahip olmaya başladığını düşünürler. Halbuki kitabımız Kuran-ı Kerim’de Allah açıkça Adem ve Havva’yı ilk insanlar olarak yarattığını ve onlara bilgi de verdiğini söylemektedir. Görüldüğü gibi bilgiyle eşleşmiş bir kültürümüz ve inanç silsilemiz var. Bilim, bilginin evrimi sonucu ortaya çıkmıştır. İnsanlığın ilk zamanlarında yerleşik bir sistem yoktu. Bu insanlar avlandılar, değişik bitkileri sınayarak bir bilgi birikimi ortaya çıkardılar. Ben her zaman insanın düşünce sisteminde bilimsel bilgilere ulaşması için matematik mi önemli yoksa şekil bilgisi yani geometri mi diye sorarım. Maalesef eğitim sisteminin öğrettiği şekilde matematik cevabı verilir. Oysaki matematik sisteminin tüm denklemlerinin arka bahçesinde bir şekil vardır. Bu şekil somut da olabilir tahayyül de olabilir” diye konuştu.

Bilimin filizleri İslâm ile atılmaya başlandı

İlk insanların görsel olarak bilgilere eriştiklerini belirten Şen, “Böylelikle bilgi ortaya çıktı. Henüz bilim diye bir şey yoktu. Yerleşik hayata geçildiğinde bu sefer işiterek ve duyarak bilgi edinme başladı. Nil Nehri’nden Dicle ve Fırat Nehirlerine kadar olan havzada muazzam medeniyetler ortaya çıktı. Mısır tarafında geometri, Dicle ve Fırat tarafında ise gökyüzü çok açık olduğu için astroloji bilgisi gelişti. Hindistan’daki İndus Nehri ve Çin’deki Sarı Nehir boyunca da büyük medeniyetler ortaya çıktı. Yani bilgi birikimi susuz asla olmamıştır. Orta Doğu ve Doğu Akdeniz bütün bilgi ve bilimin kökenlerinin çıktığı yerdir. Fenikeliler yazıyı bulmuştur. Yazı da esasında geometridir. Matematik o dönemlerde henüz yoktur. Birçok insan matematiğin Antik Yunan’dan geldiğini düşünmektedir. Oysa öyle değildir. Müslüman bilgin El Harezmî ile cebir ve matematik ortaya çıkmıştır. Antik Yunan’da yavaş yavaş okumalarla ve felsefi düşünceyle yani eleştirilerle bilgi oluşmaya başladı. Roma medeniyeti asla bilim ya da bilgiyle ilgilenmedi. Gençleri Yunancaya hayran kalmasın diye kitapları Latinceye tercüme ettirmedi. Bizans da bilgi açısından bir şey yapmadı ve karanlık bir devir yaşandı. İslâm’ın tecelli etmesiyle birlikte aşağı yukarı 50 sene sonra bilgi peşinde koşuldu. Fetihlerle elde edilen kitaplar Arapçaya tercüme edildi. Böylelikle İslâm dünyasında çok büyük düşünürler ortaya çıktı ve bilimin filizleri o zaman atılmaya başlandı.”

Bilim verimli topraklarda oluşur

İnsanın beden, akıl ve ruhtan oluşan 3 boyutlu bir yaratık olduğunu söyleyen Şen, “Gençlere bunların hangisi önemli diye sorduğumuzda yüzde 75-80’i ruh diyor. Demek ki insanı ayakta tutan ruh ve akıldır. Ruhun ilacı inanç, aklın ilacı bilim, bedenin ilacı ise gıdalardır. Benden bir tavsiye istenirse öncelikle ruhunu güzelleştir derim. Benim tavsiyem o ama mutlaka da Müslüman ol demiyorum. Ruh geliştirildiği zaman zaten o akla hitap eder. Bilim de sanat da müzik de ne istenirse hepsi ruh ve aklın ortaya çıkardığı ortak verimlilikle oluşur. Bilim mutlaka nesnel, mantık kurallarına uygun ve seçici olmalı. Müslümanların medrese, gözlem evleri ve şifahane olmak üzere 3 tür müessesi ortaya çıkmıştır. Bilim mümbit topraklarda yani verimli topraklarda oluşur. Bu verimli toprakta mutlaka ruh olması gerekir. Akıl ve ruh mümbit toprakların ta kendisidir. Örneğin Stephan Hawking’in bedeninin hiçbir uzvu çalışmıyordu ama aklı ve ruhuyla bilim âleminde fark ortaya koyuyordu. Sokrates kambur ve çirkin bir adamdı. Ama öyle bir bilgiye sahipti ki gençleri cezbetmiştir. Antik Yunan hükümdarları onu tehlikeli bularak idam etmiştir. Verimli toprak bir yandan da ana dildir. Hastaneye gittiğimizde dermatoloji yazdığını görürüz. Oysa cildiye yazsa herkes anlayacak. Demek ki bazı aydın hainler var. Bunu köylü Mehmet ağa ya da işçi bunu yapmaz. Aydın tabakadan insanlar daha bilimsel olmak adına bunu yaparlar. Konfüçyüs, ‘bir milleti mahvetmek istiyorsanız harp bile etmeyin dilini bozun yeter’ der. Birbirini anlayamayanlar anlaşamaz” ifadelerini kullandı.

Su geçmişte önemliydi gelecekte de önemli olacak

Antik Yunan’da çok tanrıcılık olduğunun altını çizen Şen, “Akıllı insanlar, ‘bu kadar tanrı olur mu her şeyin tek olması’ lazım dediler. Hal öyle olunca bu sefer maddi teklikler ortaya çıkmaya başladı. Thales, ‘dünyada her şey su’dan olmuştur’ dedi. Diğerleri havadan, ateşten ya da topraktan olmuştur dedi. Peki bunların içerisinde en önemlisi hangisidir? Kuran-ı Kerim’de yeryüzüyle gökyüzü bitişikti biz ayırdık diyor. Yani büyük patlama denilen şey. Daha sonra ise canlı olan her şeyi biz su’dan yarattık diyor. Bugün uzay araştırmalarında su ve su emareleri araştırılıyor ki canlı olduğu ortaya çıksın. Eğer su olmasaydı, güneş ışınımları suyu buhar halinde yükseklere çıkarıp bulut haline getirmeseydi hayat olur muydu? Demek ki havanın bile kendisini dinamik hale getirmek için suya ihtiyacı var. İçinde su olmayan topraktan verim alamazsın. Ateş ise bugün enerji oldu. Su geçmişte çok önemli idi gelecekte de çok önemli olacak. Dünya ilk yaratıldığında ve yeryüzü ile gökyüzü birbirinden ayrıldığında hiçbir canlıya sahip değildi. Çünkü havası karbondioksit doluydu. İlk bitkiler ortaya çıktı. Çünkü bitkiler karbondioksiti yutar ve yaşlanıp ölürler. Çimenler, çalılıklarda kalan o karbondioksitin üzerine milyar yıl boyunca toprak gele gele gömülür. Magmaya yaklaşarak sıcaklık artar ve üzerindeki muazzam basınçla kömür, petrol ve doğalgaz ortaya çıkar. Hayvanın da bitkinin de insanın da suya ihtiyacı olur. Biz petrol, kömür ve doğalgaz olan karbondioksiti tekrar havaya vererek iklim değişikliğine neden olduk.”

- REKLAM -spot_img
Son Eklenenler

“Deprem Öncesi Tüm Binaları Dönüştürmek İstiyoruz”

Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Alemdar, Aralık Ayı Olağan Meclisi'nde dönüşümle ilgili genel hedefi açıkladı. 1999 depreminden önce yapılan tüm...